Kuran Nasıl Okunmalı – 1 / Kuran Meallerindeki Handikaplar

Standard

kuran-dinle

Daha önce kim, hangi ayeti nasıl anlamış olursa olsun Kuran’ın evrensel olduğuna, Allah’ın kelamı olduğuna inanan birinin bu hadsizliği yapmasını hiçbir şekilde anlamam mümkün değil. Kötü niyetli ise bilemem. Bu sebeplerle temel metin ile temasın artırılması, hatta Kuran Arapçasının öğrenilip metnin o şekilde okunmaya çalışılması elzem gibi duruyor.

Kuran nasıl okunmalı sorusunun Kuran meallerini okudukça en mühim soru ve sorun olarak belirginleştiğini görüyorum.

Allah’ın ne dediğini anlamak için çabalamak yerine kendi kanaatlerimizi, din algımızı meal metine giydirmek gibi bir yol tercih etmişiz. Ya da nezaketi bırakayım; “tercih etmişler”. Özellikle Mekkî sureler imgesel anlatımı üst düzeyde metinler olduğundan “anlam giydirme” konusunda çok daha fazla spekülasyona açıklar.

İslamoğlu’nun meal-tefsirini okurken özellikle bu ve benzeri surelerdeki manipülasyon midemi bulandırmıştı. (İlgili yazı için tıklayınız…) Tabii ki geleneğin Kuran metni ile ilgili bir çok yaklaşımı var. Bu geleneği, dinin kendisi olarak kabul edenler bu bakış açısını merkeze alarak Kuran’ı Türkçeye çeviriyorlar. Ama inanın metinle bir miktar temas ettiğinizde mızrak çuvala sığmıyor.

Geleneğin Kuran’a ve ayetlerine bakışı bizim merkezimizde olursa, Kuran’ın tam da engellemek istediği, en büyük handikap olarak gördüğü “atalar dini” konseptiyle karşı karşıya kalıyoruz.

Kuran’ı tercüme edenler, Kuran hakkında konuşan ve yazanlar daha çok temel metin ile en yakın anlamı yakalama çabasında olmalılar. Olabildiğince Kuran kavramlarını kullanmalılar. Örneğin Kuran’da “salat” kavramı bir çok manada kullanılmıştır. Bu manalardan hangisinin ayet bağlamında kullanıldığı meal edenin insiyatifinde olmamalı. “Salat” kavramı ya olduğu gibi kullanılmalı ya da her yerde aynı mana verilmeye çalışılmalıdır. Yani her meal metni bir Kuran dili oluşturmalıdır. Yine örneğin gelenekte “Resul” ile “Nebi” arasındaki fark hiçte öyle Kuran eksenli değil. Bu konuda tercihiniz ve sebepleri ayrı bir tartışma konusu olsa da meal metninde bütün Resul ve Nebi kullanımlarını “peygamber” olarak çevirmek doğru değil. Metin tutarlılığını bu şekilde sağlamak imkansız, zaten.

Bir de gördüğüm handikaplardan biri, bire bir Kuran metnin anlamı karşısında Allah’ı yanlış anlaşılmadan koruma isteği (haşa). Bu, hiçbir meal edenin haddine değil, ayrıca. Örneğin İslamoğlu; Allah’ın mekrini, tuzakları boşa çıkarır şeklinde çevirmiş. Bu çeviri en başta Kuran’ın ironik, nevi şahsına münhasır üslubuna da aykırı zaten. Okuyucu bu yorumu ayetin siyakından ve sibakından yani bağlamından çıkarabilir. Yönlendirmek bence hadsizliktir. (Karşılaştırma maksatlı olarak bakınız; Kuran 3/54)

Daha önce kim, hangi ayeti nasıl anlamış olursa olsun Kuran’ın evrensel olduğuna, Allah’ın kelamı olduğuna inanan birinin bu hadsizliği yapmasını hiçbir şekilde anlamam mümkün değil. Kötü niyetli ise bilemem. Bu sebeplerle temel metin ile temasın artırılması, hatta Kuran Arapçasının öğrenilip metnin o şekilde okunmaya çalışılması elzem gibi duruyor. (N O T: Bu kanaatim doğrultusunda bu blogda yazdığım bütün yazılarda atıf yaptığım ya da mealini aktardığım ayetlerin www.kuranmeali.com adresinden arapça metnine ve diğer meallerdeki tercümelerine karşılaştırma yapılabilmesi maksadıyla link vermeyi esas aldım) 

Bu değindiğim tabii ki Kuran’ın kelamî yönü… Kuran’ın bir de kevnî yönü var. Kuran asıl hayatla okunur ve anlaşılır. Bu da bir diğer yön. Daha sonra inşallah burayı da açarız…

Naçizane, 05.08.2013

Yorum bırakın