Tag Archives: heva

Kasas Sûresi (Kuran 28. Sûre) 49. ve 50. Ayetler Üzerine

Standard

kuran-dinle

Kasas Sûresi 49.  ve 50. Ayetler; “Söyle onlara ‘doğru sözlü iseniz, Allah katından bu ikisinden daha iyi yol gösteren bir kitap getirin, ben ona uyayım’. Eğer yine çağrına uymazlarsa artık bil ki onlar sadece kendi heva ve heveslerinin/kuruntularının peşinden gidiyorlar. Allah’ın gösterdiği doğru yolda yürümeyip sırf kendi heva ve heveslerinin/kuruntularının peşinden gidenden daha sapık kim olabilir? Kuşkusuz Allah zalim halkı doğruya iletmez.”

Bu ayetlerde açık bir rest var. Muhatapların Allah’tan bir kitap getirebilme olasılıkları yok. O halde “Allah’tan bir kitap getirin, ben de ona uyayım” ne demek? Şu demek ki; Madem beni yalanlıyorsunuz, madem açık, tutarlı ve hakiki kurgumu reddediyorsunuz. Peki o halde siz bu zulmü bitirecek, tüm varlığı kuşatacak, tutarlı bir söz getirin. Kendi sözünüze sadık olun. Ben de sizin bu kurgunuza uyayım. Ancak getiremezler. Onlar sadece muhalefet ederler. Olanı yani statükoyu koruma derdindedirler. Önünüze sadece geleneği, oluşmuş sünneti koyarlar. Tutarsızdırlar. Kendi sözlerine kendileri uymazlar. Statükodan yararlanmak, güç devşirmek peşindedirler.

Hakikat nedir? sorusu onlara göre değildir. Haktan nefret ederler. Havayı koklarlar, Haktan yana değil güçten yana evrilirler. Tüm maksatları gücü, iktidarı, parayı, hazzı kendileri için devşirebilmektir. Hak ve adalet peşinde koşmazlar. Pozisyonlarını korumaktır öncelikli hedefleri.

Karşılarında tavizsiz bir hakikat yürüyüşü gördüklerinde bukelemun gibi renkten renge girerler. Yani sadece heva ve heveslerinin/kuruntularının peşinden giderler. Hakkın ilham ettiklerinin değil Şeytanın fısıldadıklarının peşinden giderler.

Kendi sözlerinin peşinden gitmeyi teklif et onlara. İnan ki kendi sözlerinde bile boğulacaklardır. Çünkü Hakkın sözünden başka sözde tutarlılık bulamazsın. Aldırma onlara, dönüp bakma. Sizin dininiz/yolunuz size, benim dinim/yolum bana de!

Onlar Haktan nefret eden zalimler güruhudur. Bekleyin! Ben de sizinle beraber beklemekteyim! Allah aramızda hükmedecektir! de.

“Allah’ın kitabı” sadece özel bilgileri olan, kavram literatürüne sahip din alimlerinin sahip oldukları şey değildir. “Allah’ın kitabı” bütün varlığın tutarlı dilidir. Kuran varlığın ve oluşun dili ile konuşur. Varlık ve oluşun sesini duyamayan Kuran’ı okuyamaz. Kitap, din… kavramları ruhbanların ya da din alimlerinin tekelinde olan özel bilgiler ya da mushaf değildir. O, varlığın dili ve yoludur. Allah katından kitap getirin demek varlığın dili ile uyumlu söz ve yol demektir. O’nu ancak arınmak isteyen duyabilir, o yolda ancak arınma/temizlenme talebinde olan yürüyebilir.

Naçizane, 04.05.2013

Arzuları Arzetmek

Standard

Arzuları arzetmek

Alâk’ın insana işaret ettiği bir hakikat var. Alâkını görmezden gelenler, kendilerini, duygularını aşağılayanlardır. Varacakları bir yer yoktur. Onlar varlıklarını yaşarken gömmüşlerdir. Üretmeleri mümkün değildir. Buna mukabil alâka duyduklarını tek gerçeklik olarak kabul edenler, arzu ettiklerini hedefe koymuşlar, heva ve heveslerini tanrı edinmişlerdir. Onlar Kur’anın tabiri ile “hayvanlardan daha aşağıdırlar”.

Rabbül Alemin insanı “ALÂK”tan yarattı. (Kuran 96/2)

İnsanın “tekamül” seyri, alakalarını sahiplerinden alma sürecidir aslında.

İnsanın alâka duyduğu şeyler aslında iki yönlü bir durumu işaret eder. Eğer alâka duyduğunuzu hedef yaparsanız, saparsınız. Alâkınız sizin cehenneminiz olur. Ama eğer alâka duyduğunuzu, arzu ettiğinizi Allah’a arzederseniz, alâkınız sizi tekamül yolunda yürütür. Yani alâkınız cennetiniz olur.

Bu kurgu üzerinden “sezgisel akıl”, “akleden kalp” ve bu kavramların gerçekçi bir şekilde işaret ettiği “TEVHİD”i kavramak mümkün.

Kur’an’da İbrahim Suresi 24, 25 ve 26. ayetlerde Rabbül Alemin’in açıkça beyan ettiği şekilde güzel söz; kökü yerde, dalları gökte bir ağaca benzer. Rabbinin izniyle meyvelerini verir.

Alâk’ın insana işaret ettiği bir hakikat var. Alâkını görmezden gelenler, kendilerini, duygularını aşağılayanlardır. Varacakları bir yer yoktur. Onlar varlıklarını yaşarken gömmüşlerdir. Üretmeleri mümkün değildir. Buna mukabil alâka duyduklarını tek gerçeklik olarak kabul edenler, arzu ettiklerini hedefe koymuşlar, heva ve heveslerini tanrı edinmişlerdir. Onlar Kur’anın tabiri ile “hayvanlardan daha aşağıdırlar”. (Kuran 25/43, 44)

Alâkını görmek, arzunu arzetmek esastır. Tüm varlığa Allah üzerinden bakmak gerekir. Yukarıda atıf yapılan ayetlerin devamında (İbrahim Suresi 27. Ayet) “Allah, müminleri dünyada da ahirette de kanıtlanmış sözle destekler” der.

İnsanın bu tekamül yürüyüşündeki en önemli lütuf kanımca “tutarlılıktır”. Tutarlılık, kolay elde edilemeyen, müthiş bir lütuftur. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen değişim ve dönüşümün karşısında insanın “tutarlı dili” yakalayabilmesi hakikaten imkansız gibidir. Sanırım bu ayette atıf yapılan, işaret edilen husus bu olsa gerek.

Naçizane, 12.04.2013