Tag Archives: resul

Al-i İmran Suresi (3. Sure) Okumalarım

Standard

*** Bu çalışmanın word dosyasını bu linkten indirebilirsiniz; 003. AL-İ İMRAN SURESİ

1 Elif Lâm Mîm.

2 Allah; O’ndan başka ilah yoktur. Diridir ve kaimdir/ayakta tutandır.

3 Sana kitabı hak/gerçek ile ve ellerinde olan/önlerindeki (limâ beyne yedeyhi) indirdiğimiz Tevrat’ı ve İncil’i doğrulayıcı/musaddık olarak indirdi.

4 Önceden insanları en güzele kılavuzladı ve Furkan’ı/hakkı batıldan ayıranı indirdi. Şüphesiz Allah’ın ayetlerini örtüp inkâr edenler için şiddetli bir azap/mahrumiyet vardır. Andolsun Allah Aziz/üstün ve intikam sahibidir.

5 Şüphesiz yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.

6 Sizi rahimlerde nasıl diliyorsa öyle şekillendiren (yusavvirukum) O’dur. O Aziz/üstün ve Hakim/hüküm ve hikmet sahibi olandan başka ilah yoktur.

7 O, kitabı sana indirdi ki ondan bir kısım ayetler muhkemdir ve onlar kitabın anasıdırlar ve diğerleri de müteşabihtir/benzerlidir. Kalplerinde eğrilik/kayma (zeyğun) olanlar ondan müteşabih olanlara tabi oluyorlar, onun tevilini/yorumunu bulmak ve fitne çıkarmak için. Onun tevilini/yorumunu Allah’tan başkası bilmez ve ilimde ileri gidenler (verrâsihûne) derler ki; “Biz ona inanıp güvendik, tamamı Rabbimiz katındandır”. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası Allah’ın öğüdünü dinlemez.

8 “Rabbimiz! Bizi en güzele kılavuzladıktan sonra kalplerimizi eğriltme/kaydırma ve bize katından (min ledünke) bir rahmet bağışla! Şüphesiz sen Vehhabsın/çok bağış yapansın”.

9 “Rabbimiz! Şüphe yok ki sen kendisinde şüphe olmayan günde insanları toplayansın/Camisin”. Şüphesiz Allah vaadinden dönmez.

Read the rest of this entry

Üstünlük İddiası ve İzdüşümleri…

Standard

Üstünlük iddiası ve izdüşümleri

Güzel sözün, hakiki tavrın kimden ve nereden geldiğinin kul açısından bir önemi yoktur. Bütün kaosun kaynağı şeytani “üstünlük iddiası”dır. Doğduğunuz yer, içinde bulunduğunuz entelektüel aura, maddi refah ve zenginlik ve benzeri fark ve fazlalıklar, Allah Teâlâ karşısında size bir özellik kazandırmaz. Bunlar belki sorumluluklarınızı artıran olgulardır. Şeytani üstünlük iddiasının varlığınızda oluşturduğu en temel izdüşüm; “özelleştirme”dir. Şeytan iktidarının esası özel olma duygusu üzerine kuruludur. Özel olduğunuz zokasını yuttuğunuz andan itibaren mutlaka bir kısım muhataplarınızı özelleştirmek zorunda kalırsınız; Görece bir sıralamayla eşinizi, ailenizi, arkadaşlarınızı, ilinizi, bölgenizi, devletinizi, ırkınızı, dininizi/yolunuzu/istikametinizi özelleştirir ve tüm düşman algınızı diğerleri üzerine yönlendirirsiniz. Kul, muhakkak denge noktaları oluşturarak yürümesi gerektiğinden Allah’ı tek sabite olarak kabul etmediği taktirde Allah’tan aşağı şeyler üzerinde denge noktaları oluşturacaktır. Bu durumda özelleştirme olgusundan kaçınamaz. Allah’ın aşağısından kurguladığı her denge noktasında kurduğu denklemin bir tarafına düşman bir tarafına da özel muamelesi yapacaktır. Allah Teâlâ mesajıyla bu denge noktasının özel tarafında Allah, düşman tarafında ise apaçık bir şekilde şeytan olduğu hususunu bize bildirmektedir. Bu denge noktası dışında oluşturulan tüm denge noktaları insanın cehennemi olacaktır. İnsanlık çağlar boyunca kurdukları denge noktalarının yarattığı cehennemden çıkabilmek için ilkelere sarılarak ileri doğru adımlar atmış ancak her attığı adım sonrasında oluşturduğu görece cenneti yeni denge noktası kabul ederek şeytan iktidarına hizmet/ibadet etmeye devam etmiş, cehennemi yaratanın Allah’tan aşağı kurduğu denge noktaları olduğunu unutmuştur. Allah’ın elçilerinin bize getirdiği mesajın tam olarak bu olduğu kanaatindeyim.

Naçizane, 29.04.2016

Bakara Suresi (2. Sure) Okumalarım

Standard

*** Bu çalışmanın word dosyasını bu linkten indirebilirsiniz; 002. BAKARA SURESİ

1 Elif, Lâm, Mîm!

2 İçinde kuşku/çelişki bulunmayan bu kitap, Allah’ın koruması altına girenler için bir kılavuzdur.

3 Onlar ki gayb ile/kimsenin olmadığı ıssızda da[1] inanıp güvenirler ve salâtı ikame ederler/ayakta tutarlar, kendilerini rızıklandırdıklarımızdan infak ederler.

4 Onlar ki sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere inanıp güvenirler ve Ahiret/sonrası ile ilgili onlar kanidirler/kesinlikle inanırlar.

5 İşte onlar Rablerinden bir kılavuzlanma üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

Kuran’ın nasıl okunması gerektiğine ilişkin diğer sureler ve ayetler ekseninde yaptığım yorumlarda da sıklıkla değindiğim gibi kitabın çelişkisiz olması kanaatimce bir okuma kılavuzu ibaresidir. Kuran’ın Allah kelamı olduğuna inanmıyor olsanız bile kitabın yazarının kitap için belirlediği bu kılavuza uygun bir şekilde kitabı okuyup mesajını anlamaya çalışmak ve ondan sonra değerlendirmede bulunmak gerekir. Bir kitabın müellifinin Allah olduğunun iddia edilmesi dünyanın en göz ardı edilemeyecek iddiasıdır. Bu iddiayı çek etmek entelektüel olduğunu iddia edenler için eğer saplantılı değillerse kaçınılamayacak bir durumdur. Mesajı çek etmek istiyorsanız öncelikle bütünsel olarak kitabı değerlendirmelisiniz. Kuşkusuzluk/çelişkisizlik içi boş bir iddia değildir. Bu bir iddiadır, evet ama bu iddia elinize aldığınız bu kitabın okuma kılavuzudur, esasen.

Bu yaklaşımın aksine bu ayette kuşkusuzluk iddiasının kitabın takva sahipleri için bir kılavuz olması cümlesine yönelik olduğu hususu kelime sıralaması itibariyle çok mantıklı gözükmüyor. Tabii ki “rayb” kelimesinin çelişki anlamı itibariyle kitaba, kuşku anlamı itibariyle de kılavuzlanma olgusuna yöneldiğini düşünebilmek de mümkündür. Ancak öncelikli olarak bu kavramın kitaba yönelik bir niteleme olduğunu kabul etmek gerekiyor, kanaatimce.

En güzele kılavuz olan bu kitap, bu kılavuzluk görevini tabii ki ona yönelenlere yönelik olarak yapacaktır. Bu aklın gereğidir. Ancak Hak Teâlâ, bu kılavuzluğun takva sahipleri için yani Allah’ın koruması altına girenler için olduğunu 2. Ayette açıkça beyan etmektedir. Peki, kimdir bu takva sahipleri? Nasıl insanlardır? Bu insanlar devam ayetlerde belirtildiği üzere ikircikli ve riyakâr olmayan, başkalarına göre hayatlarının istikametlerini belirlemeyen, kimsenin görmediği yerde de Allah’ın kendisini gördüğü bilincinde olan samimi insanlardır. Allah’a yönelişi ve kullarla destekleşmeyi ayakta tutan, bunun için azimle, gayretle kurgular kuran insanlardır. Allah’ın kendilerine verdiği rızıklardan ihtiyacı olanları da rızıklandıran insanlardır. Onlar Muhammet Peygambere indirilen Kuran’a inandıkları gibi ondan öncekilere de indirilenlere inanırlar.

Peki, ondan öncekilere indirilenlere inanmak ne demektir? Bu olgu sadece Muhammet Peygamberden öncekilere de indirilen ve Kuran’da da bahsi geçen kitapların Allah tarafından indirildiğini kabul etmek mi demektir? Tabii ki böyle bir kabul ancak inancın delillerden ayrı bir şekilde salt bir kabul olduğunu iddia edenler için makul olabilir. Kendilerinin kesin inançlı olduklarını kabul eden bu insanlar esasen Allah’ın indirdiğine değil uydurulan dine yani kendi heva ve hevesleriyle oluşturdukları/oluşturulan dine inanmaktadırlar. İnanmak, elde mevcut olan kaynakların gerçekliklerini de sağlıklı bir şekilde denetleyip bilgi sahibi olmayı açıkça gerektirir, kanaatimce. Kitaplara inanan bir müminin diğer kitap ehlinin elinde bulundurduğu kitaplardan onların haberdar olduğundan daha fazla haberdar olması gerekir. Yine kanaatimce bu gün hadisler için dile getirilen ancak temelsiz olduğunu gözlemlediğim; “Kuran’a uygunluğun denetlenmesi” olgusunun önceki kitaplar için dile getirilmesi çok daha gerçekçi bir tez olacaktır. Bu gün bu bağlamda Kuran’a temel din kaynağı olarak yaklaşan araştırmacıların özellikle Yahudi kaynaklarında mevcut olan temel kurgulara ulaştıkça bu kurguların nasıl İslam’a sızdığını çok daha açık bir şekilde gözlemlediklerini görüyoruz.

Yine takva sahipleri, ahiret ile ilgili olarak muknidirler. Yani bu insanlar sonrasının Allah’a ait olduğuna kesinlikle inanmaktadırlar, kuşkuları yoktur. Bu ayette kullanılan kavram 1. Suredeki din gününün varlığına inanmak ile birlikte en temelde mülkün Allah’a ait olduğuna, her şeyin O’ndan geldiği gibi O’na döneceğine, yönetimin de Allah’a ait olduğuna inanmaktır. Sonrası yani güzel akıbet, Allah’ın koruması altına girenlerindir. Şiddetli akıbet, elim azap/mahrumiyet de heva ve hevesine tabi olanlarındır. İşte açıktır ki “Allah’ın indirdiği ile yani Kuran ile hükmetmek gerekir”.

Read the rest of this entry

Kuran Meali Çalışmam ve Yorumlarım

Standard

Bir süredir üzerinde çalıştığım ancak henüz tamamlamadığım Kuran meali ve yorum çalışmamı yavaş yavaş bu platformda paylaşmaya karar verdim. Parça parça tamamladıkça paylaşmak gerekir kanaatindeyim. Gelişim ve değişim sürekli devam edecek. Daha güzel bir söz ya da çıkarım görüldükçe tabii ki daha iyisi ve tutarlısı ile değiştirilecektir. Bu sebeple mükemmeliyetçi olmaya gerek yok. Dostlar için, görmek ve en azından bir göz atmak isteyenler için bu paylaşımı yapmam gerekir.

Yazı olarak meal çalışmalarını paylaştığım gibi, aynı zamanda word dosyası olarak da yazıların sonlarında indirme linki ile paylaşacağım.

Meal ve yorum çalışmalarım için “Meal Çalışmalarım” kategorisi oluşturarak tek bir link ile bu çalışmaların tümüne ulaşılabilmesini sağlayacağım, inşallah.

Allah Teâlâ’nın emeklerimizi, hoşnutluğu için vesile kabul etmesi dileğiyle…

Naçizane, 14.04.2016

Eski Kitabın Sahipleri Yeni Vahyin Karşısında Neler Yaptılar… Ya Biz?/Bakara Suresi (2. Sure) Okumalarım

Standard

Eski vahyin sahipleri yeni vahiy

Surenin en başından beri neredeyse konsept aynı; tarihsel olarak bu ayetler ve spesifik olarak 89, 90 ve 91. Ayetler bağlamı içerisinde incelendiğinde Medine’de Allah’ın elçisine indirdiği/indirmekte olduğu vahiy doğrultusunda kurgu kurup yürünmekte iken en büyük felsefi saldırıyı kitap ehli olan Medine sakini Yahudilerden aldığını görüyoruz. Doğal olarak ellerinde olan kitabı tasdik edici olarak gönderildiği ifade edilen vahye karşı kitap ehlinin ellerinde mevcut metne bakarak onaylamalarını beklemekte, yeni vahyin mensupları. Velâkin onlardan tam tersine inkâr ve saldırı görmeye başladıklarında hem şaşırıyor ve hem de durdukları yer ile ilgili sıkıntı çekmeye başlıyorlar, yaralanıyorlar. Allah Teâlâ’nın bu ve benzeri ayetler ile vahyin müntesiplerini onardığını görüyoruz. Tabiidir ki bu süreç de boşuna yaşanmıyor. Bu süreci bütünsel olarak kavramak ve evrensel yani her dönemde devam eden sonuçlarını ve her daim dikkat edilmesi gereken ilkeleri bu tarihsellik içerisinden çıkıp zamanımıza yönelik de okumak tabidir ki, elzem.

Read the rest of this entry